Skip to content

Sombahar Kültür Sanat Ortamı

  • ANASAYFA
  • YAZARLAR
  • ANI
  • DENEME
  • GEZİ
  • KİTAP
  • ÖYKÜ
  • ŞİİR
  • Yazı Gönder
  • Toggle search form

Yolculukta Kendimizi mi Arıyoruz?

Posted on Haziran 29, 2022Ağustos 9, 2022 By Salim Çetin Yorum yok Yolculukta Kendimizi mi Arıyoruz?
Salim Çetin
      Salim Çetin

Geçtiğimiz hafta torun Ege İstanbul’dan gelince evde şenlik vardı. Hele sabahın yedisinde yatağa gelip” yola düşelim” deyip elimden tutup yürüyüşe çıkarması  başka bir güzellikti. Şimdi o Karadeniz’e anneannesi ile gitti ve ben gene yol’a koyulup bu kez akranlarla her sabah devam ediyorum.

Tabii bir yanı ile spor yapıyoruz ama öbür yandan Oruç Aruoba’nın deyişinde “Yol kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir” cümlesinde olduğu gibi acaba kendimizi mi arıyoruz?

Yol kenarındaki ağaçlar, kuşlar, Urla sahillerinden gelen denizin temiz havası… Hatta bu envanteri daha ileri bile taşımak mümkün; mesela geçtiğimiz yol kenarlarındaki her bir zeytin ağacı beş yüz yıldan aşağı değildir. Bu ağaçların bizden önce burada yaşayan halkları, mesela Rum ahaliyi, Girit’ten çalışmaya gelenleri gördü mü? Onlar da acaba yürüdüler mi, spor amaçlı bu ağaçların altından geçip gittiler mi? Doğrusu bilmiyoruz ama muhtemelen aynı şeyleri onların da yapmış olma ihtimali yüksek.. Demek ki aynı ağaçlara onlar da yorgunluklarında sırtını dayadı. Onlar da bu zeytinleri, sofrasına koydu, bizler de aynısını yapıyoruz.

Demek ki onlarda da “kendi dünyalarında yer bulamış” ahali vardı ve onlar da yürüyüşlerde bu özlemlerini arayıp duruyordu.

**

Yol ve yolculuk deyince hep bir dışsal yolculuktan söz ediyoruz ama esasta Lawrence Durrel Acı Limon romanında,  “… en iyi yolculuklar sadece bizi dış mekandan hareket ettirmezler, aynı zamanda içe döndürürler”  diyor. Biz o yolda bir mesafe arası yolda, hafızamızda olanları yola döker, onlarla beraber yürürüz. Tıpkı Yaşar Kemal usta ile Livaneli gibi. Uzun yürüyüşlerde sohbetin ve yazmanın ince kıvrımlarının farkına varılır, eve dönüşle başka bir dünyanın kapısı aralanır…

Orhan Pamuk İstanbul yapıtında…. Büyük ustalar Tanpınar ile Yahya Kemal’in sık sık İstanbul’un arka sokaklarında gezintiye çıktığını belirtir.

Bu hem kenti keşfetmektir ama aynı zamanda kaybolan şeylerin arkasından hüzünle onları aramaya çıkmaktır. Hangimiz sıkıldığımızda bunu yapmayız ki? Ben çalıştığım dönemlerde işyerimdeki sıkıntıyı Basmane’nin arka sokaklarında hafiflettiğimi biliyorum. “Yolculuk bizi kendimizi getirir” diyen Andre Gide’nin ruhu şad olsun. Belki de yaptığımız kendimizi geri getirmekten ibaret bir şeydi.

Geçenlerde nerde okudum şimdi anımsamıyorum, biri diyordu ki “…insanlık tarihinin ilk edebi ürünleri olan destanların konusu, yolculuktur”. Gılgamış, Odyesseius, Simurg destanlarındaki gibi. Buradaki kahramanlar hep bir şeyleri arıyor, bulduklarında birer kahraman ya da bilge olarak eve dönüyorlar. Odyesseeiu’nun Troya’nın alınmasından sonra İthaka’ya karısı Penepole’ye dönüşü, böyle değil midir? Eser bu yolculuğu anlatır.

Dile ki uzun sürsün yolun/ Nice yaz sabahları olsun/ Eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde/ önceden hiç görmediğin limanları göresin” diyen büyük şair Konstantin Kavafis boşuna mı İthaka’yı gidişi şiirleştirmiş.

Ya Simurg?

İranlı Feridüddin Attar(1142) Mantıku’t Tayr’da kuşları konuşturur, bu metaforla okuyucusunu tasavvufla buluşturmayı dener.

Binlerce kuş bir gün toplanarak kendi yaratıcılarını, krallarını bulmak isterler. Hühüd kuşu devreye girerek bu amaca ancak Simurg’a ulaşıldığında varılabileceğini anlatır. Böylece Simurg’a yaratıcıyı bulma yolculuğu başlar.  Simurg ise bilindiği gibi Kaf Dağı’nın ardında bir yerdedir. Günlerce süren bu yolculukta pek çok vadiden, badireden geçilir. Bu esnada kuşlardan büyük bölümü bu engelleri aşamaz geri döner. Simurg’a ancak otuz kuş varır. Vardıklarında her birinin aynı zamanda simurg olduğu, yaratıcının kendi içlerinde olduğu gerçeği ile tanışırlar. Zaten Attar’ın amacı da sanıyorum “her ne ararsan kendinde ara” diyen Yunus’tan farklı olamayan tasavvuf ehli insan anlayışını bir kez daha teyit etmek olsa gerektir. Simurg’ta bunu göstermiştir.

Şimdi “Hadi yola çıkalım “ diyen Ege’nin sesi, kulaklarımda ben her gün gene aynı yolculuğa çıkıyorum. Kaf Dağı’nın arkasında olan bir Simurg benim menzilim içinde mi, doğrusu ondan pek emin değilim! Ama her yol ve yolculuk bir arayışa denk geldiğine göre içimizdeki arayışlar sanıyorum hiç bitmeyecek.

  • About
  • Latest Posts
Salim Çetin
Latest posts by Salim Çetin (see all)
  • Ne Zaman Ankara’ya Yolum Düşse… - Temmuz 6, 2022
  • Yolculukta Kendimizi mi Arıyoruz? - Haziran 29, 2022
  • Yaz Gelince Okunacak Kitaplar… - Haziran 22, 2022
DENEME

Yazı dolaşımı

Previous Post: Bu Durumda Ne Yapılabilir
Next Post: Masamda Bir Kitap, İki Dergi

Related Posts

URLA’DA SONBAHAR VE AHMET BÜKE’ NİN AĞAÇLARI… DENEME
NOT DEFTERİMDEN DENEME
GÜNEŞ DENİZİN ÜSTÜNDEYDİ SANKİ… AHMET BÜKE’ NİN CEVİZ AĞACI DENEME
“GEÇTİ BEYLER MÜRÜVVETİ”… DENEME
“BORGES’İN EVİNDE” DENEME
ANKARA’ DAN KARŞIYAKA GÖRÜNÜR MÜ? DENEME

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Recent Posts

  • Hazır Kitap Özetleri Ne İşe Yarar?
  • Hazır Bayramlık Ağzımı Açmışken
  • Hantal, Beceriksiz, Acemi ve Mahcup Martin Eden
  • Ne Zaman Ankara’ya Yolum Düşse…
  • “Kamyonlar Kavun Taşır Ve Ben…”

Recent Comments

  1. Salim cetin - Masamda Bir Kitap, İki Dergi
  2. Mahir Gürşahbaz - Yazma Serüveni, Mezun Vermeyen Okul
  3. Hicran - Yazma Serüveni, Mezun Vermeyen Okul
  4. Aydoğan Yavaşlı - Utkular ve Tutkular
  5. Abdullah Genç - Utkular ve Tutkular

Archives

  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Ağustos 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Ocak 2020
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019
  • Ağustos 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Şubat 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Eylül 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Temmuz 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012
  • Aralık 2011
  • Kasım 2011
  • Ekim 2011
  • Eylül 2011
  • Ağustos 2011
  • Temmuz 2011
  • Haziran 2011
  • Mayıs 2011
  • Nisan 2011
  • Mart 2011
  • Şubat 2011
  • Ocak 2011
  • Aralık 2010
  • Kasım 2010
  • Ekim 2010
  • Eylül 2010
  • Ağustos 2010
  • Temmuz 2010
  • Haziran 2010
  • Mayıs 2010
  • Nisan 2010
  • Ocak 2010
  • Ekim 2009
  • Eylül 2009
  • Temmuz 2009
  • Mayıs 2009
  • Şubat 2009
  • Ocak 2009
  • Kasım 2008
  • Ekim 2008

Categories

  • ANI
  • DENEME
  • DOSYA
  • Eski
  • GEZİ
  • GÜNLÜK
  • KANAT ÇIRPANLAR
  • KISACA
  • KİTAPLAR
  • Kültür Sanat Haberleri
  • MEKTUP
  • ÖYKÜ
  • ŞİİR
  • SİNEMA
  • SÖYLEŞİ
  • TİYATRO
  • YAŞAM

Copyright © 2022 Sombahar Kültür Sanat Ortamı.

Powered by PressBook Grid Blogs theme